Julius Caesar (Jül Sezar) Suikasti: Nedenleri ve Sonuçları
Gaius Julius Caesar (Jül Sezar), elde ettiği güçle Roma Cumhuriyeti’nin en nüfuzlu ve dokunulmaz lideri olmayı başarmış ve otoritesinden rahatsız olan Romalı senatörlerin MÖ 44 yılının 15 Mart gününde düzenlediği bıçaklı suikast sonucunda öldürülmüştü. Romalı sivillerin kalbini kazanan diktatör cumhuriyeti şu anda İspanya, Fransa, Almanya, İsviçre ve Belçika olan bölgeleri kapsayacak şekilde genişleten başarılı bir askeri lider olmakla kalmamış, aynı zamanda seyahatleri, teorileri ve siyasi görüşlerini kaydetmiştir. Atanmış siyasetçilerden oluşan Senato’nun 60 kadar üyesi ömür boyu diktatör statüsünü kazanan Caesar’ı 15 Mart’taki Senato toplantısında düzenledikleri suikastta toplam 23 kez bıçaklayarak öldürmüştür. Bununla birlikte Julius Caesar’ın ölümü suikastçılarının umduğunun tam tersi bir etki yaratmış, Roma halkı suikastçi senatörlere karşıt bir tavır alırken ülkede iç savaş başlamıştır. Uzun ve kanlı bir mücadelenin sonunda, Caesar’ın evlatlık oğlu Octavian, eski cumhuriyet üzerinde mutlak hâkimiyet kurmayı başararak Roma’nın tek lideri olmuştur. Adını Augustus Caesar olarak değiştiren Augustus’un saltanatı, Roma Cumhuriyeti’nin sonunu ve Roma İmparatorluğu’nun başlangıcı olmuştur.
Cumhuriyet’in Sonu
Julius Caesar son kez Roma Senatosu’nun önüne çıktığında yaklaşık 500 yaşındaki Roma Cumhuriyeti servet eşitsizliği, siyasi tıkanma ve iç savaşlar yüzünden iyice zayıflamıştı. Caesar’ın dikta rejimi sırasında önemli konularda Senato’yu devre dışı bırakması, hazine üzerindeki kontrolü, emekli askerlere kamu arazilerinden mülk vererek ve kişisel servetini kullanma sözü vererek cumhuriyet ordusunun sadakatini kazanması cumhuriyeti daha da hırpalamıştır. Caesar öldürülmeden 1 yıl önce Roma’nın kendisini yönetmesini sağlayan bölgesel birimleri olan municipia’nın işlevlerini belirleyen bir kanun çıkarmıştı. Ölmeden hemen önce Cisalpina Galya’dan (Cisalpine Gaul) Po nehrinin kuzeyine kadar olan alanlarda yaşayan halklar gibi Romalı olmayan kişilere de Roma vatandaşlığı hakkı tanıyan cömert bir politika için uğraşıyordu. Taburcu edilmiş ve yeni topraklara aç ya da hâlihazırda hizmet eden ama merkezi Roma kurumlarına herhangi bir sadakati bulunmayan Roma lejyonlarındaki askerler ile nasıl baş edilmesi gerektiğini kapsayan büyük soruna çözüm bulmak zorunda kalmıştı. Ceasar, yarım milenyum boyunca var olan cumhuriyetin kurumlarını ve inançlarını yıkmak konusunda kararlı görünüyordu. Roma devletine her zaman savaş, kanunlar ve politika hükmetmişti. Roma vatandaşları, askeri işlerden sorumlu olan iki konsülü, cumhuriyetin üst görevlileri olarak seçmişti. Daha alt rütbeli görevliler, daha sonra yasal anlaşmazlıkları çözdüler, kamu işlerini organize ettiler, dini festivalleri yönettiler ve devletin diğer görevlerini yerine getirdiler. Tüm Roma vatandaşlarının adaylar için oy kullanma hakkı olmuş olsa da konum ve varlık açısından 3 gruba ayrılıyorlardı. Belirli mevkilere seçilebilme hakkı sadece kendilerinde olan soylular, ailelerden oluşan küçük, elit bir gruptu. Equites denilen grup, vergileri ödeyecek kadar parası ve devletin ücretsiz işlerini yerine getirecek kadar boş zamanı olan soylu olmayan kişilerden oluşan gruptu. Bunların dışındaki herkes plep (halk) idi. Orta ölçekli merkezi bir İtalyan şehir devleti için uygun olan bu sistem, Roma’nın büyümesinin bir sonucu olarak baskı altında kalmaya başladı. Küçük çiftçi arsa sahipleri, Romalı kaynaklarda, çok çalışmanın ve Tanrılara karşı atalardan kalma saygının öğretildiği anaokulları olarak nitelendirilmişti. Ancak bunlar artık geçerli değildi. Özellikle Kuzey Afrika’daki tahıl ambarlarından gelen ucuz ithal gıdalar ile birlikte, köle işçiler tarafından işletilen geniş alanların giderek büyümesi, artık pazarları yönetir hale gelmişti ve toplu kırsal işsizliği yaratmıştı. Roma’ya yapılan göç aynı zamanda, aç, genellikle işsiz ve dolayısıyla kendilerine yemek, para ve bolca merasim vadeden kişilere oylarını satmaya hazır büyük bir şehirli proletarya topluluğunun oluşmasına neden olmuştu. Kendilerine mevki arayan başarılı komutanların da güç kazanmak için kendi askerlerine zor kullandıkları oluyordu. Dolayısıyla, para ve kas, geleneksel avantajları vilayetlerin yönetilmesini de içeren yargıçlık ve konsolosluk mevkilerine seçilmek için gerekli olan kaynaklardı. Bununla birlikte, sözü geçen kimselere politik destek veren, başarılı Romalı soylu ailelerin danışmanları, bu nedenle artık vilayet kralları arasından ve diğer bütün uluslardan seçilebiliyordu.
Caesar, hem eski Roma devletini hem de daha geniş ölçüde Greko-Roman dünyasını yeniden düzenlemek istiyordu. İlk Triumvirate zamanında Caesar kendisini Pompey ve Crassus ile birleştirerek oldukça önemi bir güç yaratmıştı. Sonrasında Galya’nın Romalı olmayan geri kalan bölümlerini fethetti ve bu fetihle Roma’yı yeniden düzenlemek için gerekli otoriteyi sağlayan bir saygınlık kazanmıştı. Triumvirate bu zamana kadar iç rekabet yüzünden çökmüştü ve MÖ 49 yılında Caesar Roma’ya dönmüştü. Galya ve Roma toprakları arasındaki sınırı belirleyen Rubicon nehrini ordusuyla birlikte geçtiğinde kanunları çiğnemiş ve Roma Senato’suna meydan okumuş oluyordu. O sırada, artık Senato’yu savunan Pompey’i güney Teselya’da Pharsalus Savaşı’nda yendi ve bu zafer Caesar’ı Roma’nın etkili ama tartışmalı hükümdar haline getirmiş oldu. Mısır ve Küçük Asya’daki genişlemelerden sonra Roma’ya geldi ve bu arada, Campania’daki isyanı bastırdı. Kuzey Afrika’daki asi birlikleri hükmü altına aldı ve sonrasında Pompey’in oğullarını yendi. Caesar kazanmıştı ancak zaferleri o kadar kesindi ki, eski Roma sistemine inanan güçlü düşmanlar edinmişti.
Suikast Anı
Mutlak gücün tek bir adamda toplanmasının cumhuriyeti tehdit ettiğini gören ve kendilerine “Kurtarıcılar” diyen düzinelerce senatörün Caesar’a sapladıkları hançerler, zaten yaralı olan Roma Cumhuriyeti’nin de ölümüne sebep olmuştur. Onun öldürülmesi ile ilgili tartışma, diktatörün ölümün eski Roma yaşam biçimini -mos maiorum – ya da atalarının geleneklerini yeniden canlandıracağı yönündeydi. İspanya’da Caesa’ın yanında savaşan bir praetorian olan Gaius Trebonius; Galya valisi Decimus Junius Brutus Albinus; Gaius Cassius Longinus; Caesar’ın metresi Servilia’nın oğlu Marcus Junius Brutus (çoğunluk tarafından Sezar’ın gayrımeşru oğlu olduğuna inanılıyordu) ve Lucius Tillius Cimber diktatörün togasını yırttıktan sonra Caesar’ı ilk kim bıçaklayacak olan Publius Servilius Casca Longus suikastın başlıca planlayıcılarıydı. Kurtarıcılar, Caesar’ı evde mi yoksa halka açık bir yerde mi öldüreceklerini tartışmış ve bunu 18 Mart’ta askeri bir sefer için Roma’dan ayrılmadan hemen önce yapılması gerektiğine karar vermişlerdi. Suikastçılar yeri olarak 15 Mart Senatosu seçilmişti. Roma Forumu tadilattan geçerken senatörlerin geçici buluşma yeri olan ve sadece senatörlerin girmesine izin verilen Pompey Tiyatrosu’nda togalarının altına kolayca gizlenilen pujyon adlı küçük hançerler kullanarak öldüreceklerdi. Yunan filozof Plutarch’ın Julius Caesar’ın suikastına ilişkin kaydına göre, diktatör tiyatroya geldiğinde, Cimber tarafından sürgüne gönderilen erkek kardeşinin serbest bırakılması için bir dilekçeyle yaklaştığında diğer senatörler sözde görüşe destek sunmak için etrafını çevirmişlerdir. Cimber diktatörün omuzlarından tuttu ve cübbesini yırttığında, Caesar adamı iterek “Neden, bu şiddet!” diye bağırmıştır. Hemen ardından Servilius Casca’nın bıçağı, Sezar’ın sol omzunda, köprücük kemiğini hedeflemişti, ancak darbe hedefe ulaşamadı. Casca, hançeri kaparak “Casca, seni hain, ne yapıyorsun?” diye bağırmıştı. Bunun üzerine Casca’nın erkek kardeşi kılıcını çeti ve Sezar’ın kaburgalarının arasına soktu. Cassius bir darbeyle yüzünü kesti ve Decimus Brutus ise onu silahıyla yan tarafından yaralamıştı. Suça ortak olmak isteyen diğer senatörler de gelip adamı 22 kez daha bıçaklamış, çıkan arbedede bazı suikastçılar birbirlerini yaralamıştı. Caesar önce kaçmaya çalışmışsa da suikastçilerin arasında güvenebileceği Brutus’u gördüğünde pes etmiş ve adamların onu öldürmesine izin vermiştir. William Shakespeare’in Julius Caesar adlı oyununda, diktatörün elinde hançer tutan Brutusu gördüğünde “Et tu, Brute?” Diyor. (“Sen de mi Brutus?”) dediği kayıtlı olsa da Caesar’ın bu sözleri gerçekten söylediğine dair hiçbir kanıt yoktur. 35 yerinden yara almış olan Julius Caesar, düşmanı olmadan önce bir zamanlar dostu olan Pompey’e ait bir heykelin dibinde son nefesini vererek huzura kavuştu. Arkeologların 2012’de Roma’daki Pompey Tiyatrosu’nda (Curia) gerçekleştirdikleri kazılarda, 3 metre genişliğinde ve 2 metre uzunluğunda bir taş yapı ortaya çıkarılmıştı. Büyük taş yapının, Sezar’ın ardından İmparator olan Augustus tarafından, Sezar’ın suikastını kınamak için muhtemelen suikastın gerçekleştiği yerde yaptırmış olabileceği öne sürülmektedir.
Tiyatronun dışındaki Roma vatandaşları haberi aldıklarında şaşkına dönmüştü. Suikastın önde gelen planlayıcılarından biri olan Marcus Junius Brutus, Caesar’ın öldürülmesinden hemen sonra Roma Cumhuriyeti’nin restorasyonunu ilan eden bir konuşma yaparak diktatörün öldürüldüğünü duyurmuştu. Roma’yı özgürleştirdiklerini ve halkın sevineceğini düşünen suikastçı senatörler alt ve orta sınıfların borçlarını iptal edip yeni vergi kanunu gibi radikal uygulamalardan faydalanmalarını sağlayan kişiyi öldürdüklerinden halkın beklenmedik tepkisiyle karşılaşmıştı. Roma halkı Roma Senatosunun geleneklerini bir kenara bırakarak son bir kaç yıldır refahlarını arttıran liderlerinin öldürülmesine öfkesinden Senato binasını bile yakacaktı. Julius Caesar’ın ölümünden sonra, köleler cesedini evine taşırken Romalılar üzüntüyle ağlamış, 20 Mart’taki cenazesine toplu olarak katıldı ve yakılan kalıntıları aile mezarına gömülmüştür. Suetonius’un kaydına göre Spurinna adında bir kâhin daha önce Caesar’ı Mart ortasında meydana gelecek büyük bir tehlikeye karşı uyarmıştı. Caesar, o kader gününde Senato’ya girerken, sözde Spurinna’ya, “İdes’in geldiğinin farkında mısın?” dediğinde kâhinden, “Henüz gitmediğinin farkında mısın?” cevabını almıştı. Uyarılmasına rağmen Caesar her zamanki dik kafalılığını göstermiş ve Senato’ya katılma kararı almıştı.
İç Savaş
Eski senatör Mark Antony, etkileyici bir cenaze konuşması yaparak kendisini Caesar’ın meşru halefi olarak göstermek istemişse de öldürülen hükümdar öncesinde 18 yaşındaki büyük yeğeni Octavianus’u birincil varisi olarak seçmiş ve evlat edinilmesini sağlamıştı. Suikast, Roma Cumhuriyeti’ni istikrara kavuşturmak yerine, Caesar’ın destekçilerinin önce suikastçılarla sonra birbirleriyle savaştığı uzun bir iç savaş dönemi başlatmıştır. Genç yaşına rağmen iki tarafı da oynamayı bilen kurnaz, acımasız bir politikacı olan Octavianus hızla özel bir ordu toplayarak ancak birkaç lejyonun desteklediği Antonius’ u geride bırakırken, İkinci Triumvirate’de Caesar’ın yardımcılarından Lepidus ile iktidarı paylaşmayı kabul etmiştir. Octavianus ve Antonius, düşmanlarını ve potansiyel rakiplerini vahşice öldürerek cumhuriyetin en önemli isimlerini hızla tasfiye etmiştir. Antonius kendisi hakkında kötü konuşan Cicero’yu adamlarına öldürttükten sonra kurbanının başı ve sağ eli Roma Forumu’nda sergiletmiştir. Octavianus ve Antonius, MÖ 42’de suikast planı liderleri Brutus ve Gaius Cassius Longinus’un güçlerini yenmek için işbirliği yapmış, Ekim ayında Kuzey Yunanistan’daki Philippi’de gerçekleşen savaşta on binlerce kişi ölürken komployu yöneten iki adam olan Marcus Junius Brutus ve Gaius Cassius mağlup olduklarında intihar etmiştir. 35 yılında ise Octavianus ve Antonius’un müttefikleri, deniz kuvvetleri tarafından taciz edilen Pompey Magnus’un varisi Sextus Pompey’i yakalayıp idam etmişlerdir. Romalı yazar Gaius Suetonius Tranquillus, “Hepsi ölüme mahkûm edildi… ve hepsi ölümle farklı şekillerde karşılaştı- bazıları gemi kazasında, bazıları savaşta, bazıları kendi canlarını almak için Caesar’ı haince öldürdükleri hançerleri kullandılar” demiştir.
Julius Caesar’a karşı düzenlenen komploda aynı zamanda şair ve oyun yazarı olan Claudius Parmensis adında bir denizci Atina’ya sığınarak ve Brutus ve Cassius’tan 12 yıl daha uzun yaşamıştır. Cumhuriyetçiler yok edildikten sonra Octavianus, önce Lepidus’u sürgüne göndermiş ardından Mısır hükümdarı VII. Kleopatra ile birlikte olarak Roma’daki itibarını zedeleyen dahası Octavian’ın kız kardeşi olan karısını küçük düşüren Antonius’a karşı silaha sarılmıştır. Octavianus’un donanması, MÖ 2 Eylül 31’de Actium Savaşı’nda Antonius ve Kleopatra’nın güçlerini yendiğinde Antonius ve Kleopatra da intihar etmiştir.
Cumhuriyetten İmparatorluğa Roma
Rakiplerini ortadan kaldıran Octavianus, askerlerin emekliliğini kolaylaştırarak kendisine kişisel sadakati sağlamış, İtalya ve Batı Akdeniz’deki İtalya ve Batı Akdeniz’deki İtalya ve Batı Akdeniz’deki yerleşimlerdeki vatandaşları kendisine bağlılık yemini ettirmiştir. Romalı tarihçi Cassius Dio’ya göre Senato 27 yılında Octavianus’a “Augustus” unvanını vererek onun bir insandan daha fazlası olduğunu ifade ettiğinde Augustus, Roma’nın ilk imparatoru olarak hüküm sürmeye başlamıştır. MÖ 22’de sel, kıtlık ve veba krizi Roma’yı kuşattığında, vatandaşlar cumhuriyetin yeniden kurulması için talepte bulunmak yerine yapmak yerine Augustus’u diktatör olarak adlandırılmazsa onları diri diri yakmakla tehdit etmişlerdir. Halk kendilerini savaştan, açlıktan ve kaostan sadece Augustus’un kurtarabileceğine inanıyordu. Roma tarihinin en uzun süre hizmet veren hükümdarı olarak yaklaşık yarım yüzyıl hüküm süren Augustus, Roma İmparatorluğu’nu kurarak, üvey babasının başlattığı görevi tamamlamakla kalmamış, Pax Romana olarak bilinen iki yüzyıllık barış ve refah dönemini de başlatmıştır. Böylece Roma barbar istilacıların, hem kuzey hem de batıdan tehditlerini arttırdıkları bir dönemde, 400 yıl daha ayakları üzerine durabilecek duruma gelmiştir.